Bilgehan Gürlek
bilgehangurlek@gmail.com
Çevre
ve Kaynaklar
Karbon salımının azaltılması için bölgesel ve yerel
üretimin artması, akıllı kent uygulamalarının ve yenilenebilir enerji
kullanımının ağırlık kazanması beklenmekte. Bu çerçevede, tüketimin- özellikle
et tüketimini- azaltılması gereği vurgulanmaktadır. Küreselleşmedeki
yavaşlamaya ve yerel üretimin önem kazanmaya başladığına dikkat çekilmektedir. Su, gıda
ve enerji kaynaklarının yeterliliğinin yanısıra; berilyum, lityum, platinyum,
bor vb. 30 kritik hammadde gereksiniminin karşılanabilmesinin oldukça önem kazanması ve 2050 yılına kadar
sayısal (dijital) ve yeni teknolojilerce ihtiyaç duyulacak kritik hammadde
miktarının 10 kat artması beklenmektedir.
Teknoloji
ve Yenilik
Yenilik ve teknolojinin verimlilik, gelişme ve refah
için temel itici güçler olduğu belirtilerek, yenilik başarımı yüksek ülkelerin
kişi başı ulusal gelirlerinin de yüksek olduğu istatistiklerle
gösterilmektedir. Bu bağlamda, yeni teknolojilere yapılacak yatırımların
giderek artacağı kestirilmekte. Küresel düzeyde yapay zeka yatırımları teknolojiye yapılan yatırımlar arasında en
başta geliyor: 2019’da 23 milyar dolar olan yapay zeka yatırımlarının
2024’lerde 110 milyar dolara ulaşması beklenmekte. 2060’larda makinaların % 50
olasılıkla her işi, insandan daha iyi ve daha az maliyetle gerçekleştireceği
tahmin edilmekte. Yapay zeka ve makinaların yakın gelecekte başarabileceklerine
ilişkin bazı örnekler şöyle: 2028 yılı dolaylarında 5 km’lik bir koşuda robotların
insanları geride bırakması olası. 2049 yılında yapay zeka çok satan
(bestseller) bir roman yazabilecek. 2140’lı yıllarda ise tüm mesleklerde
tamamen otomasyona geçilmiş olacağı kestirilmektedir.
Politika
ve Yönetişim
Yapay zekanın daha çok yaşamımıza girmesinin getireceği yararların
yanısıra olumsuz etkileri de olabilecektir: ortaya çıkabilecek sorunlardan
birisi de geliştirilen araçların otoriter amaçlar için kullanılması ve
demokrasilerin daha otoriter yönetimlere dönüşmesidir. Son yıllarda otoriter eğilimler
yükselirken, demokrasiye karşı memnuniyetsizlik artmaktadır. 2024 yılı bir çok
ülkede meclis veya başkanlık seçimlerinin yapılacağı bir yıl olması nedeniyle küresel demokrasi için önemli bir yıl
olarak tanımlanmış. Her ne kadar Türkiye’den söz edilmemiş ise de, 2023 yılının
ülkemizde yapılacak - daha erkene alınmazsa - seçimler nedeniyle demokrasimizin
geleceği açısından yaşamsal olduğunu belirtelim.
Geleceğe dönük yeşil ve sayısal bir Avrupa hedefleyen AB’nin
yaptığı “stratejik öngörü” çalışmasında(2) ise üç anahtar eğilim öne çıkmakta:
iklim değişikliği, sayısallaşma (dijitalleşme) ve demokratik değerlerde
gerileme. AB’nin 2050’lerde küresel liderliği güçlendirmek için belirlediği 10
stratejik alan arasında sağlık, gıda sürdürülebilirliği, hammadde tedariği, karbondan
arındırılmış enerji, yapay zeka
teknolojileri yer almakta.
Yukarıdaki her iki çalışmada sözü edilen eğilimler
ışığında iklim değişikliği ile sürdürülebilir çevre ve kaynakların, demokrasilerin geleceğinin, teknolojik
yenilikler çerçevesinde insan- makinalar arası
rol dağılımının önümüzdeki yıllarda dünyanın
gündemindeki önemini giderek arttıracağı söylenebilir. Yapay zekanın ve makinaların
insanın yaptığı işleri devralması ile kısa erimde oluşacak “teknolojik işsizlik” en büyük
sorunlardan biri olacak gibi. En başta, el becerisi gerektiren işlerde
yoğunlaşacak otomasyon en çok GSYİH’sı düşük, el emeğinin ağırlıklı olduğu ülke
ekonomilerini daha çok etkileyebilecek. Sonraki aşamalarda, bilişsel ve zihinsel
becerilerin de yapay zeka tarafından kazanılması söz konusu. Bu durumda,
insanın yaşamı üzerindeki kontrolü kaybetmesi olasılığı var.
İnsanın hem akılcı, hem duygusal-sezgisel yeteneklerini karar
mekanizmalarında kullanabilmesi yapay zekaya göre en önemli üstünlüklerinden
biridir. Diğer yandan, yapay zekanın duygusal becerileri kazanabilmesi, “sistem
yaklaşımı” na ve yaratıcı yeteneklere sahip olup olamayacağı bilim çevrelerinde
tartışılan bir konudur. Yapay zekanın duygusal-sezgisel yetenekler edinmesi ve
işlemsel zekadan genel zekaya evrilmesi durumunda, insanın tamamen makinalara
teslim olması tehlikesi olasılıklar içerisindedir. Dünya Ekonomik Forumu (WEF)’nca
yapılan bir araştırmanın (3) “genç insanlar algoritmalara daha çok güvenmekte”
saptaması, insanların bu sonuca istekli de olabileceğini işaret etmesi
bakımından dikkat çekici.
Önerilen
çözümler ne ?
Yapay zeka ve makinaların insanın denetimini ele geçirmesi
olasılığına karşı insana öncelik veren stratejilerin öne çıkarılması, yapay
zekanın insanlığın ortak yararı için geliştirilmesi, önerilen çözümler
arasındadır. Bazı alanlarda insan/çalışan yararına otomasyonu özendirmekten
kaçınmak kısa erimde yarar sağlayabilir. İnsansız bir teknoloji değil,
teknolojinin insanın hizmetinde ve denetiminde olacağı bir yaşam için çaba
gösterilebilir. Karmaşık sistemlerde salt verilere dayalı akılcı yaklaşımların
yeterli olmayabileceği göz önüne alınarak, insanın duygusal ve sezgisel yönünün
karar mekanizmalarında etkinleştirilmesi ile makinalarla, teknolojinin esiri olmadan
ve işbirliği içinde bir birliktelik gerçekleştirilebilir. Sözü edilen teknoloji, yapay zeka ve iklim
değişikliği vb. alanlarındaki olası eğilimlerin
yaratabileceği sorunlara karşı gelecekte yeşil bir ekonomi, insanın hizmetinde
bir teknoloji ve daha demokratik toplum için insan-makina-doğa birlikteliğini
odağına alan “sistem yaklaşımı” çözümlerinin öne çıkması beklenir.
Kaynakça:
(1)
“2050 six megatrends that will shape the world,
December 2020, Roland Berger Institute (RBI)
(3) https://www.weforum.org/press/2021/08/young-people-have-more-faith-in-algorithms-than-politicians-
**Herkese Bilim Teknoloji (HBT)dergisi 30 eylül 2021 tarihli sayısında yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder