17 Kasım 2022 Perşembe

Duyusal Şehircilik: Yeni bir kent planlaması

 Bilgehan Gürlek

bilgehangurlek@gmail.com

Geçtiğimiz aylarda dünyanın ilk “sakin şehir” metropolü İzmir’in oluşturduğu modeli dünyaya taşıyacağı haberi (Cumhuriyet, 9 haziran 2022) ile birlikte İzmir’in güzellikleri gözümde canlanıverdi. Kemeraltı’nın insan seli, kordon’un deniz sesiyle karışık canlılığı kulaklarımda yankılandı. Ferahlatıcı yasemin kokularına karışan incir ağacı kokularını duyumsarken, iştah açıcı taze gevreklerin kokusu burnumda tütüverdi. Kendimi imbat rüzgarı ile serinlerken, soğuk karadut şerbeti ile susuzluğumu giderirken düşledim. Bu ve benzeri özelliklerin şehrin bende iz bırakan ve çekiciliğini artıran özellikler olduğunu ayrımsadım. Bir kentin çekiciliğine ve yaşanabilirliğine katkıda bulunan öğeler arasında bu tür duyulara seslenen özelliklerden bugünlerde daha sık söz edilmekte. Bu çerçevede, yeni yeni gelişmekte olan bir alan: Duyusal Şehircilik ( sensory urbanism), “kent planlama” süreçlerinde yer almaya başlamış durumda. Duyusal şehircilik; salt görülmeye değer yerleri -sokaklar, meydanlar, yapılar, parklar vb.- değil, şehirlerin koku, ses, tat vb. görsel olmayan karakterlerini de içeren duyusal çekim alanlarını dikkate alan bir planlama yaklaşımı(1).

Ses ve koku haritaları

Daha yaşanabilir kentler oluşturulması amacıyla trafik gürültüsünü emecek yeşil alanların yaratılması, doğadan, örneğin deniz sesi gibi insanda rahatlatıcı ve dinginleştirici etki sağlayacak seslerden yararlanılması; üzerinde çalışılan konular arasında. Bu bağlamda, kentin ses ve koku haritalarının oluşturulması, insanların çeşitli koku ve ses etkilerine verecekleri tepkilerin araştırılması gündemde. Baharda ıhlamur ve akasya ağaçlarının üzerimizde yarattığı sevincin, canlılığın ve mutluluğun hepimiz farkındayızdır. Yöresel tatların- örneğin fırın ürünleri, deniz ürünleri vb.-, lezzetlerin ve kokuların oluşturduğu görsel olmayan duyusal algıların kent karakterini ve çekiciliğini belirleyen etkenler arasında olduğunu söyleyebiliriz.

Her şehrin kendine özgü ve kültürel alt yapısı ile belirlenen koku, ses, görsel vb. duyu algılamaları olabileceği gibi kent içinde de bölgesel farklılıklar görülebilir. Gelir düzeyi ve yaşam biçimi farklı bölgeler farklı duyusal tepkiler verebilir, örneğin kahve kokusunun çok sevildiği veya kebap kokusuna alışkın bölgelerin, semtlerin olması gibi. Yeni duyusal şehircilik yaklaşımı ile birlikte yapılar, sokaklar, parklar vb. ilgili görünülürlüğe yönelik projeler dışında koku ve ses duyuları ile ilintili algılamaları ve yaşayanlar üzerindeki etkilerini araştıran ve gerekli kentsel düzenlemeleri içeren projeler de yapılmaya başlanmıştır. Örneğin, bir Avrupa Birliği (AB) projesi olan “GoGreenRoutes” insan ve çevre sağlığını iyileştirecek yönde doğa ile kent alanlarının nasıl bütünleştirileceğini araştırmakta.


Akıllı kentler sorgulanıyor

Son 20-25 yılın moda kent planlama yaklaşımı “akıllı kent”ler bugünlerde eleştirel gözle sorgulanmakta. Sayısal (dijital) teknolojilerin öne çıkarıldığı akıllı kent uygulamaları bir ölçüde bilgi teknolojileri firmalarının ürünlerini pazarlama aracına dönüşmüş gibi. Hız ve verimlilik hedefi ile “teknoloji” başlıbaşına bir amaç olurken insan öğesi geri plana itilmiş gibi gözükmekte. Veri insanın önüne geçerek kutsallaştırılmaktadır.

“Teknoloji verimliliği arttırdı ama daha iyi bir yaşam sağladı mı ? sorusu daha sıklıkla gündeme gelirken, “tekno iyimserlik” yerini yanlış ya da yanıltıcı bilgilendirme, kişisel gizliliğin bozulması kaygılarına bırakmaktadır”(2). Salt bilgi ve ürün akışı ile yaratılan parasal gelire odaklanan çoğu akıllı kent uygulamalarında farklı kültürlerin ve toplumsal kesimlerin birlikteliğinden doğabilecek etkileşim, oluşturulacak kentsel düzenlemelerde göz ardı ediliyor gibidir. “Toplam Kalite Yönetimi” uygulamalarında pazar işleyişi ve firmalar kapsamında kullanılan müşteri kavramının yanlış bir yorumlama ile toplum ve kamu hizmetlerinde kullanılmasına benzer biçimde akıllı kent uygulamalarında geliştirilen teknoloji projelerinde yurttaş yerine “müşteri”, “abone” kavramlarının kullanılması, insandan çok elde edilecek ticari kârlara odaklanıldığını düşündürmektedir.

Bir anlamda akıllı şehirlerin gelişimi ile hemen hemen eş zamanlı olarak ortaya çıkan yavaş (sakin) kentler, yeşil kentler, sürdürülebilir kentler, 15 dakikalık kentler- yaşayanların 15 dakikalık yürüme mesafesinde her türlü gereksinimini karşılayabilmesini hedefleyen kentler- ekonomik amaçların yanı sıra insan ve doğa birlikteliğini göz önüne alan yaklaşımlar olarak değerlendirilebilir.

Duyusal Şehircilik, metropol kentlerde yerel kültürün, doğanın ve tarihsel mirasın sahiplenileceği sakin yaşam bölgelerinin oluşturulmasına ve yaşam kalitesinin arttırılmasına katkıda bulunabilecek bir seçenek olarak kendini göstermekte. Akıllı şehir uygulamalarında teknolojik ve ticari hedeflerin ağırlık kazanması ile oluşan sakıncalar "tutumlu yenilik"lerle ve “duyusal şehircilik”le desteklenen sakin (yavaş) kent modelleri ile giderilebilir. Bir arada yaşama ve kültürel etkileşimin, doğa ile uyumun, toplumsal yararın; “teknoloji ve ekonomi” kadar önemli olduğu duyusal şehir planlaması yaklaşımı bu açıdan önemli gözükmekte.

Kaynakça:

1)  Smart cities why sounds and smells are as vital to cities as the sights, MIT Technology Review, Jennifer Hattam, June 2022

(2)    “Toronto wants to kill the smart city forever, MIT Technology Review, Karrie Jacobs, June 2022

 Herkese Bilim Teknoloji(HBT) dergisi 8 Eylül 2022 tarihli 336. sayısında yayınlanmıştır.