Bilgehan Gürlek
bilgehangurlek@gmail.com
Dünya Ekonomik Forumu’un 2020 Küresel Rekabet
Edebilirlik Raporunda Covid-19 sonrası küresel bir ekonomik dönüşüm
öngörülmekte ve hangi ülkelerin ekonomik dönüşüme daha hazır oldukları
değerlendirilmektedir(1). Amaç: “verimlilikle, toplumla ve yerküre ile ilgili hedeflerin
bütünleştirildiği daha üretken, daha sürdürülebilir, daha kapsayıcı ekonomiler
oluşturmak” şeklinde özetlenmekte. Covid-19 salgını ile daha belirgin hale
gelen ekonomik ve ekolojik kriz geleneksel büyüme kavramı üzerinde yeniden
düşünülmesine ve yeşil büyüme, sürdürülebilir ve kapsayıcı kalkınma vb. yeni seçenek
arayışlarına yol açmıştır. Yapılan değerlendirmede otuzyedi ülkenin 11
öncelikli alanda ekonomik dönüşüme hazır olma durumları ölçülmüştür. Elde
edilen sonuçlardan öne çıkanlar şöyle:
Yeşil
ekonomiye geçiş : Danimarka, Estonya, Finlandiya ve
Hollanda en hazır ülkeler olarak gözükürken; Rusya, Endonezya, Türkiye ve Güney
Afrika en hazırlıksız ülkeler arasında sayılmakta.
Eğitim,
çalışma ortamı ve gelir desteği gibi kamusal hizmetlerin geliştirilmesi:Almanya,
Danimarka, İsviçre ve İngiltere en hazır ülkeler. Güney Afrika, Hindistan,
Yunanistan ve Türkiye en az hazır ülkeler.
Ar-Ge
ve yenilik yatırımları: Finlandiya, Japonya, A.B.D, Güney
Kore ve İsveç daha hazır durumdayken; Yunanistan, Meksika, Türkiye ve Slovakya
en hazırlıksız ülkeler olarak belirmekte.
Yaratıcılık
ve yenilikçiliği geliştirmek için firmaların uzun erimde eşitlik ve
kapsayıcılığı benimsemeye özendirilmesi: Çin, isveç, Yeni
Zelanda ve A.B.D en hazır ülkeler olurken; Hindistan, Türkiye, İtalya ve
Slovakya en az hazır ülkeler arasında.
Raporda özet olarak; “sayısal(dijital)
alt-yapılara “yatırımın artırılması, eğitim alt-yapılarının ve “insan kaynakları yeteneklerinin”
geliştirilmesi, sağlık sistemlerinin iyileştirilmesi, firmaları uzun erimli, sürdürülebilir
ve kapsayıcı yatırıma yönlendirici finansal düzenlemelerin oluşturulması; Ar-Ge’de özel kesimin yanısıra kamu yatırımlarının genişletilmesi ve “yeşil ve sürdürülebilir teknolojilerin”
geliştirilmesi önerilmekte. Öngörülen dönüşümün dikkat çeken özelliklerinden
biri de gelir desteği ve çalışma ortamı gibi toplumsal desteklerin artırılması,
uzun erimli kamu yatırımlarının genişletilmesi vb. önlemlerle bir anlamda; neo-liberal
ekonomi yerine daha sosyal bir ekonomiye geçiş arzularının dile getirilmesidir.
Türkiye
ne kadar hazır ?
Raporda sözü edilen ekonomik dönüşüm önceliklerinden
ar-ge, yenilik,eğitim alt yapısı ve yeni yeteneklerle ilintili diğer küresel değerlendirmelerdeki Türkiye’nin
konumuna bakalım: Bunlardan, INSEAD
tarafından her yıl yayınlanan, ülkelerin insan kaynakları yeteneklerini
geliştirme çabalarını ve elde edilen düzeyleri karşılaştıran “Küresel Yetenek Rekabet Endeksi”(GTCI) verilerine
göre son üç yılda (2017-2020) ülkemiz genel değerlendirmede 61.sıradan 78.sıraya gerilemiştir. Alt
göstergelerden “mesleki-teknik yetenekler”de 74.’lükten 97. sıraya, “küresel bilgi yetenekleri”nde ise
49.’luktan 63. sıraya gelinmiştir. Bir diğer gösterge Küresel Yenilik Endeksi (GII)’ndeki başarımımıza baktığımızda, genel sıralamada 2017 yılında
43. iken 2020’de 51. olduğumuz gözlenmekte. Yenilik endeksi ile ilgili ilginç
bir veri de üniversite-sanayi işbirliği’alt
göstergesindedir: Türkiye bu alanda 2017’de 60. iken 2020 yılında 70. sırada
yer almıştır. Sonuç olarak; “yeşil dönüşüm”, “Ar-Ge ve
yenilik dönüşümleri”, “sayısal ekonominin gerektirdiği yeni insan kaynakları
yeteneklerinin geliştirilmesi” için oldukça hazırlıksız olduğumuz söylenebilir.
Son yıllardaki ekonomimizin durumu-ulusal gelirdeki düşüşler, artan işsizlik ve
gelir dağılımındaki eşitsizlikler- göz önüne alındığında bu sonuç şaşırtıcı
olmasa gerek.
En yeşil ilk 10 ülke
Covid-19 ve ekonomik durgunluk ile birlikte ağırlık
kazanan yeşil ve sürdürülebilir büyüme politikalarına
daha çok yukarıda sözü edilen ekonomik dönüşüme en hazır olan gelişmiş
ülkelerde rastlanmakta. Ülkelerin kişi başına ulusal gelirleri yükseldikçe, çevresel başarım düzeyleri (EPI-2020)leri
de artmaktadır(2). En “yeşil” ilk on ülke şöyle sıralanmakta: Danimarka,
Lüksemburg, İsviçre,İngiltere, Fransa, Avusturya, Finlandiya, İsveç, Norveç ve
Almanya. Her ne kadar, adım başı “sürdürülebilirlik”ten söz edilse de,
“sürdürülebilirlik ve yeşil büyüme” altında yapılanlara bakıldığında daha çok; yeni
yatırım ve iş alanları yaratma kaygısı ve iklim değişikliğini rekabet üstünlüğü
sağlayacak fırsatlara çevirme isteklerinin ağır bastığı gözlenmektedir. Diğer
yandan, yeşil teknolojilere yatırım artışı beraberinde tekrar üretim-tüketim
artışı, dolayısıyla, atık miktarlarında da zincirleme bir artışı
getirebilecektir. Piyasa ekonomisi işleyişine bırakıldığında, “büyüme-ekolojik gelişme”
dengesinin sağlanması oldukça güç görünüyor.
Gelişmiş ülkelere göre daha düşük kişi başı gelir düzeylerine
sahip Çin’in 14. beş yıllık planında 2060 yılında sıfır karbon salınım hedefi
konulmakla birlikte; öncelik teknolojik yenilik ve yüksek büyümeye verilmiştir.
Çin, ortalama %5 - %6 büyüme hızını sürdürerek 2030 yılından önce en yüksek
karbon salınımı düzeylerine ulaşmayı planlıyor. Ülkemizin de önceliklerini
saptarken, tüm bileşenleri-yenilikçilik, yeşil dönüşüm, eşitsizliklerin
azaltılması vb.- bütüncül bir yaklaşımla dikkate alma zorunluluğu vardır. Karbon
salınımı ile ilgili getirilebilecek
uluslararası düzenlemelere uyum sağlamada ve yeşil teknolojilerde geride
kalmanın Türkiye’nin rekabet gücünde kayıplara yol açması olasılığı göz ardı
edilemez. Yenilik temelli Sanayi 4.0, sayısallaşma ve yeşil büyüme kervanının yakalanması
zorunluluğu ortadadır. Hedef, öncelikler ve stratejilerin belirlenmesinde en
büyük rol kamu yönetimine düşmektedir.
Kaynakça:
(1)
“Few Economies are ready for long-term
Prosperity through Improved Public Services, Green Investmentsw and
Digitization, Global Competitiveness Report Special Edition, 16 December 2020,
WEF
(2)
https://epi.yale.edu/epi-results/2020/component/epi
*Herkese Bilim Teknoloji(HBT) dergisi 29 nisan
2021 tarihli sayısında yayınlanmışır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder