Bilgehan Gürlek
bilgehangurlek@gmail.com
Yavaş
inovasyon(yenilik); yavaş yemek (slow
food) ve yavaş kentler (slow cities) akımları ile nitelenen “yavaş
kültür”ün teknoloji ve yenilik
yönetimindeki bir yansıması olarak tanımlanmakta. Avrupa’nın yenilikçiliğe
yaklaşımı olarak da anılabilen “yavaş yenilik”; Silikon vadisinin hıza dayalı
kültürüne ve Çin’in hızlı ekonomik büyüme ve politik güçlenme yaklaşımına
seçenek olarak görülmekte(1). Aslında kapitalizmin; son dönemde içine düştüğü ekonomik-ekolojik
krizler karşısında eşitsizliklerin azaltılması, çevresel sürdürülebilirliğin
sağlanması vb. çözüm arayışlarına girdiği bilinmekte: inovasyonun küçük bir
azınlık için yaratılan zenginlikle değil de, toplumun tümü için yaratılan refah ile ölçülmesi gerektiği,
teknolojik ilerlemenin meyvalarının, salt belirli kesimlerce değil bütün
toplumca toplanması, yenilik başarımının “yaşam kalitesi”, “iyi yaşam”
göstergeleri ile ölçülmesi gerekliliği epeydir vurgulanmakta(2). “Herkes için
ve daha iyi için yenilik” öne çıkmakta. Yavaş
yenilik bu arayışlarla bağlantılı olarak oluşmuş bir yaklaşım olarak da
değerlendirilebilir.
Yavaş yenilik neye dikkat çekiyor
Yavaş yenilik’teki yavaş nitelemesinin yenilik
yapma hızının düşürülmesi anlamında kullanılmadığını en baştan belirtelim.
Buradaki “yavaş” sözcüğü; süreçteki hız, etkinlik (efficiency) ve verimlilik göstergeleri
dışında katılımcılık, değişen koşullara uyum, uzun erimli bakış, kalite,
işbirliği, toplumsal sorumluluk, yaşayarak öğrenme gibi değerlere dikkat çekmek
için kullanılmakta. Peter Senge’in “daha hızlı daha yavaştır” (P.Senge, Beşinci
Disiplin) söyleminde vurguladığı gibi birçok şeyi aynı anda ve daha hızlı
yapmak aslında doğru seçimler yapma olasılığını azaltarak istenen sonuca
ulaşmamızı yavaşlatabilir. Amaçların baştan doğru belirlenmesi, hızlı ve köklü
olmayan çözümler yerine uzun erimli planlamanın tercih edilmesi, geri
iletimlerle öğrenmenin sağlanması daha yavaşın daha hızlıya dönüşmesini
sağlayabilir. Pazar odaklı, rekabetçi ve hızlı büyümeye dayalı ekonomik
politikalar zorunlu olarak hızlı çözüm ve yenilikler yaratır. Yavaş yenilik’te ise işbirliklerine
dayalı, katılımcı, uzun erimli, toplumsal yararı, kaliteyi ve
sürdürülebilirliği önceleyen sistem yaklaşımı temeldir. Hızlı yenilik sürecinde
geri bildirimlerin yapılması ve deneyimle birlikte öğrenmenin
gerçekleştirilmesi için yeterli zaman kalmaz. Diğer yandan, araştırma
kuruluşları, üniversiteler ve şirketler vb. den oluşan paydaşlar arası
işbirliği ve ilişkilerin yönetimi zaman alır. Yavaş yenilikçilik bu bağlamda gereken yeterli zamanın
yaratılmasına olanak verir.
Aslında yavaş yenilik’te tanımlanan araç ve
yöntemlerin benzerleri aynı adla olmasa da daha önce gündeme getirilmiş. Dr. Deming’in 1900’lerin
ikinci yarısında başlattığı “Toplam Kalite Yönetimi” (TKY) yaklaşımında yavaş yeniliğin izlerine rastlamak
mümkün: TKY’nin “ustalık/işçilik övüncü” ve “katılımcı yönetim” ilkeleri çalışanların
işlerini sahiplenmesini, karar süreçlerine katılmalarını ve kişisel
memnuniyetlerini arttırmayı hedefler. Çalışanların, ustalık kazanacağı ve
kendilerini geliştireceği boş zaman ve ortam sağlandığı ölçüde
yaratıcılıklarını artırmaları beklenir. Yavaş
yenilikçilik de hız yerine, kaliteyi öne çıkararak benzer bir yenilik
ortamı oluşturmayı amaçlar. “Toyota üretim sistemi” ve “yalın inovasyon” uygulamalarında
da ön planlamaya ve uzun erimli bakışa öncelik verilmesi, katılımcı ve
disiplinler arası karar sürecinin vurgulanması gibi yavaş yenilik süreci
özelliklerine rastlanılmaktadır. Her ne kadar Avrupa’nın inovasyona yaklaşım
seçeneği olarak dillendirilse de, Japonya’nın teknolojik gereksinimleri
toplumsal gereksinimlerle bütünleştiren, insanı ve katılımcı yönetimi öne alan
Toplum 5.0 yaklaşımında da yavaş yenilik
yöntem ve araçlarına benzer uygulamaların görüldüğü söylenebilir.
Yavaş Yenilik: uzun erimli bir
yatırım
Örgütsel (organizasyonel) yenilikler
yapılmadan teknolojik yeniliklerin
başarı şansının oldukça düşük olduğu bilinmekte. Yavaş yenilik sürecinin temelinde yatan örgütsel yeniliklerdir: kısa
erimde kârı artırmak ve işçi azaltmak yerine çalışanlar için yaratıcılığı ve
memnuniyeti artıracak nitelikli işlerin yaratılması, eğitim ve kişisel gelişim
ile süreç içerisinde öğrenme sağlanarak deneyim kazandırma, katılımcı yönetim
araçlarının geliştirilmesi ve tüm bunlar için gerekli boş zaman yaratılmasını
sağlayacak planlama yöntemleri.
Yavaş yenilikçilik inovasyona yapılan uzun erimli bir
yatırımdır. Ülkemizin inovasyonda atılım yapabilmesi için, özel ve kamu kesimi
kuruluşlarının yavaş yenilikçiliğe ve örgütsel yeniliklere yatırım yapması
yaşamsal bir gereklilik. Tek başına pazar mekanizmasının kendiliğinden örgütsel
yenilikleri ve yavaş yeniliği
üretmesi mümkün gözükmemekte. Türkiyenin gereksinimi, yeşil ve sayısal(dijital)
dönüşümü kolaylaştıracak köklü yenilikleri gerçekleştirmede ve toplumsal yaşam
kalitesini iyileştirmede önemli bir adım olan yavaş yenilik yaklaşımının kamusal yöntem ve desteklerle
geliştirilmesidir. Bugüne dek, çoğunlukla kısa erimde ve hızlı bir biçimde kârı
ençoklamaya odaklanmış kalite ve yenilik yönetimi uygulamaları ile öne çıkan
özel kesimin, herkes için yaşam kalitesini artırmayı amaçlayan yavaş yenilik
sürecini kendiliğinden gerçekleştirmesi beklenebilir mi ? Uzun erimde
eskilerden ders çıkarmak, yavaşlamak gerekmekte. Milan Kundera’nın belirttiği
gibi “yavaşlık ile bellek, hız ile unutma arasında gizli bir bağ var”.
Kaynakça:
(1)
“Slow Innovation: the need for reflexvity in
responsible innovation, Journal of Responsible Innovation, Marc Steen, March
2021
(2)
“Measuring innovation? Forget
company value and ask how inclusive the community is, (WEF), 22 dec 2020
*Herkese Bilim Teknoloji(HBT) dergisi 24 Mart 2022 tarihli 313.
sayısında yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder