11 Eylül 2022 Pazar

Yeşil Dönüşüm: Kim için ? Ne için ?

 

Bilgehan Gürlek

bilgehangurlek@gmail.com


Dünyayı ve insanlığı önümüzdeki dönemlerde şekillendirecek belli başlı megatrend’lerden birisi de iklim değişikliği. Kasım ayında Glasgow’da yapılan COP26 iklim zirvesi sonuçları her ne kadar “dağ fare doğurdu” benzeri ifadelerle anılsa da tartışılmaya devam edecek gibi görünmekte. Zirvenin sonuçlarından birisi; yeşil dönüşümün finansmanı için gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere- daha önce olumlu bakılmasına karşın- doğrudan destek sağlaması yönünde bir karar çıkmaması. Bunun yerine, birtakım fonlarla şirketlerin yeşil yatırıma yönlendirilmesi tercih edilmiş. Daha çok, merkez (kuzey) ülkelerdeki şirketlerin desteklenmesi yoluyla yeşil teknolojilerin geliştirilmesi ve rekabet gücünün artırılması ön plana çıkmış gibi. Zirvede alınan bir diğer önemli karar, kömüre dayalı üretimin tamamen terk edilmesi yerine kömür kullanımının kademeli olarak azaltılması kararıdır.Bu sonuç, Çin ve Hindistan gibi kömüre dayalı enerjiyi yoğun olarak kullanan ülkelere zaman kazandırırken, ülkemiz için de dikkate alınması gereken bir gelişme olmuştur.

Yeşil dönüşüm ile görünürde küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılması hedeflenmekle birlikte, yeşil teknolojilerin geliştirilmesine yönelik yatırımlarla yeni pazarlar yaratılması ve iklim değişikliğini rekabet üstünlüğü sağlayacak fırsatlara çevirme isteklerinin ağır bastığı gözlenmektedir. “Yeşil büyüme” nin ana amaç olduğu bu yaklaşımın olası bazı olumsuz etkileri şöylece özetlenebilir:

- İş kaybı: terk edilecek geleneksel madencilik ve enerji üretimi alanlarındaki iş kayıplarının tüm dünyada 81 milyona, yeşil teknoloji yatırımları ile yaratılacak yeni istihdamın ise 90 milyona ulaşması beklenmekte. Net rakam pozitif olmakla birlikte işini kaybedenlere ne olacağı belirsizliğini korumaktadır. Yok olan sektörlerdeki iş gücünün yaratılacak yeni işlere doğrudan aktarılması pek kolay gözükmemektedir.

- Yeşil teknoloji yatırımlarının üretim-tüketim artışı sarmalına neden olarak atık miktarlarında zincirleme bir artışa yol açması. Verimliliği artırmak kendiliğinden daha az tüketime yol açmıyor. Yeşil dönüşüm başarıya ulaşabilmesi için küresel ölçekte sınırlandırılmış bir büyüme ve tüketim anlayışının yerleşmesine gereksinim var.

Kimler sorumlu ?

Son Glasgow (COP26) toplantısında, gelişmekte olan ülkelerdeki iklim değişikliği ve yeşil dönüşüm nedeniyle oluşabilecek zararların zengin ülkelerce karşılanmasına yönelik doğrudan mali destek mekanizmalarının kurulmasını engelleyen A.B.D ve AB (1) kişi başına karbon salımında ilk beşte yer alan ülkeler arasındadır:

                                   ton/kişi

  1. A.B.D.            15,5
  2. Rusya             12,5
  3. Çin                  8,1
  4. AB                  6,5
  5. Hindistan        1,9

 

Kaynak: 2019-EC, küresel atmosfer araştırmaları emisyon veri tabanı, BBC 

Diğer yandan, 1965-2017 arası enerjiye bağlı toplam karbon salımının yaklaşık %35’inden 20 petrol şirketinin sorumlu olduğu belirlenmiş(2). Sosyal gruplar açısından bakıldığında, dünya nüfusunun en zengin %1’i dünyanın yoksul yarısına göre iki katından daha fazla karbonu atmosfere yaymakta. Yapılan bir araştırma 1990-2015 arasındaki küresel salımların yaklaşık %52’sine en zengin %10’luk gelir grubunun neden olduğunu göstermekte(3). Zengin ülkelerin ve zengin sosyal sınıfların tüketimdeki ve karbon salımındaki payı ortada iken; “yeşil dönüşümün küresel çaptaki maliyetini aynı ölçüde üstlenmek istemedikleri, sınırsız tüketim alışkanlıklarını bırakarak büyümelerini yavaşlatmayı düşünmedikleri” savları iklim değişikliği tartışmalarının gündemindedir. Büyük işletmelerin ve gelişmiş ülkelerin iklim krizini gerçekten önleyici ve eşitsizlikleri azaltıcı yapılanmalara gidilmesi konusunda sorumluluk alıp almayacakları açık değildir. Sistemde toplumsal adaleti gözeten eşitlikçi bir değişim olmadan yeşil dönüşümün başarıyla gerçekleştirilmesi olasılığı oldukça düşük gözükmekte.

Geçtiğimiz aylarda Paris İklim anlaşmasını onaylayan ülkemiz ise, 2021 yılı içerisinde Ticaret Bakanlığınca yayınlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planını açıklamış bulunmakta. Avrupa’da %12 lik bir karbon salımı payına sahip Türkiye’nin yeşil dönüşüm başarımı önemli olacaktır. Eylem planında ağırlıklı olarak AB mevzuatına uyum, yeşil yatırımlara fon sağlanması, ar-ge, yenilik ve rekabet gücünün geliştirilmesi, çevresel zararların önlenmesi vb. konular yer almakta. İş kayıpları, dönüşüm maliyetlerinin ülke içinde nasıl karşılanacağı vb. gibi toplumsal etkilerden ve ilgili politikalardan söz edilmemektedir.

Herkes daha çok rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, daha çok elektrikli taşıt aracı istiyor ama, bunun nasıl yapılacağı belirsizliklerle dolu.Yeşil dönüşüm: “kapitalizmin krizden çıkış seçeneği mi yoksa iklim krizinden çıkışın çaresi mi ?”, pek açık değil. Gelişmiş ülkelerin ve üst gelir gruplarının dönüşüm maliyetlerinin karşılanmasında ağırlıklı olarak sorumluluk almaları sağlanmadan ve eşitsizlikleri azaltacak sosyal politikalar geliştirilmeden, iklim değişikliğinin önlenebilmesi çabalarının başarıya ulaşabilmesi pek mümkün görünmemektedir.

Geçen yıl 3 milyona yakın gencin nüfusa katıldığı düşünüldüğünde; ülkemizin büyüme, sanayileşme, teknolojik yenilik, sayısallaşma, yeşil dönüşüm ve sosyal politikaları bütünsel ve kamucu bir yaklaşımla ele alan strateji ve programları ortaya koyması gereği açıktır.

Kaynakça:

(1)      “Where do all the words & numbers we heard at COP26 leave us?, Glasgow Climate Pact, 24 Nov 2021, WEF

(2)     https://yesilist.com/tum-karbon-emisyonlarının-üçte-birinden-sorumlu-20-sirket-acıklandı/

(3)     tr.euronews.com/2020/0/21/karbon-emisyonu


* Herkese Bilim Teknoloji (HBT) dergisi 20 ocak 2022 tarihli sayısında yayınlanmıştır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder