21 Nisan 2018 Cumartesi

“Üretimin Geleceği” ne Ne Kadar Hazırız ?


T. Bilgehan Gürlek
Endüstri Yük. Mühendisi
bilgehangurlek@gmail.com

Üretimin geleceğine hazır olmadan, salt dijitalleşme ile dönüşüm kervanında yer alabilmek bir hayaldir...

Hızla artan robotlar, katlamalı üretim, nesnelerin interneti, yapay zeka vb. teknolojik yenilikler beraberinde üretimi dönüştürecek yeni üretim teknolojileri ve iş modellerini doğurmaktadır. Genel olarak gelişmiş ülkelerdeki verimlilik artışına dayalı olarak üretim kesiminden hizmet kesimine iş gücü kaymalarına bakarak üretimin ağırlığının azaldığı kanısına kapılmak yanıltıcı olur. Üretim tüm ülkelerde “yenilik”lerin motoru durumundadır: Çin, Almanya, Japonya ve Güney Kore’deki özel kesimce gerçekleştirilen toplam ar-ge miktarının %80’i tek başına imalat firmalarınca yapılmaktadır (1).

Üretimin değişen doğası kazanılması gerekli yetkinlikleri de etkilemektedir. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) girişimince gerçekleştirilen bir proje ülkelerin “geleceğin üretimi”ne hazırolma düzeylerinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi ile üretim dönüşümü’nü ön plana almaktadır (1). WEF tarafından hazırlanan 2018 yılı proje raporunda, ülkelerin “geleceğin üretimi”ne hazır olma düzeylerinin belirlenmesine yönelik araçlar ve bir kıyaslama çerçevesi sunulmakta, ülkelerin önlerinde duran fırsatlara ve risklere dikkat çekilmektedir.


Karmaşıklık ve ölçek

Yöntem ülkelerin halihazırdaki başarım düzeylerinden çok gelecek için hazır olabilme yeteneğini ölçmeye odaklanmıştır. Burada “hazır olmak” ile gelecek üretim fırsatlarından yararlanabilme ve olası risklere karşı esnek ve çevik tepki verebilme yetenekleri kastedilmektedir. Değerlendirme, sektörel ve bölgesel farklılıklardan bağımsız olarak ülkelerin ortalama hazırlık düzeylerini ölçmekte ve iki ana bileşenden oluşmaktadır: 1) üretim yapısı (var olan üretim temeli), 2) üretim sürücüleri (üretim dönüşümünü kolaylaştıranlar). Üretim yapısı “karmaşıklık” (complexity) ve “ölçek” olmak üzere iki alt öge ile ölçülmektedir. “Karmaşıklık” altında özgün ürün üretimi ve ürün çeşitliliği değerlendirilirken, “Ölçek” ile toplam üretim katma değeri ve gayri safi ulusal gelir içindeki payı ölçülmektedir. Üretim sürücüleri ise; “teknoloji ve yenilik”, “insan sermayesi”, “küresel ticaret ve yatırım”, “kurumsal çerçeve”, “sürdürülebilir kaynaklar” ve “talep ortamı” alt ögelerinden oluşmakta. Değerlendirme modelinin tamamında 59 gösterge bulunmakta. Değerlendirme sonucuna göre ülkeler (toplam 100 ülke) benzer ülkelerle karşılaştırma yapılabilecek 4 örnek ya da model küme içine yerleştirilmiştir: “lider”, “yüksek potansiyele sahip”,“gelişmekte olan”, ve “üretim temeli/geçmişi olan” ülkeler. 100 ülke içerisinde “üretim yapısı”nda Japonya, “üretim sürücüleri”nde A.B.D birinci sırada yer almışlardır.

Türkiye, üretim temeli olan fakat üretim sürücülerinde zayıf olan 10 ülkeden (Macaristan, Hindistan, Litvanya, Meksika, Filipinler, Romanya, Rusya, Slovakya, Tayland, Türkiye) oluşan kümede yer almış olup, hem “üretim yapısı” hem “üretim sürücüleri” göstergelerinde bu 10 ülke içerisinde 9. Olabilmiştir. Ülkemizin 100 ülke içerisindeki sıralamaları ise aşağıdaki gibidir:

Üretim Yapısı..................... 32.
            Ölçek ...18. / Karmaşıklık...42.

Üretim Sürücüleri............... 57.
Teknoloji ve yenilik...54. / insan kaynağı...72. / küresel ticaret ve yatırım...57. / kurumsal çerçeve...64. /           Sürdürülebilir kaynaklar...51. / talep ortamı...26.

“İnsan kaynağı” Türkiye’nin en zayıf olduğu öge olarak göze çarpmakta. İnsan kaynağı altında raporda ayrıntıları verilen bazı alt gösterge değerleri daha da dikkat çekici: “matematik ve bilim eğitimi kalitesi”nde 80. sıra,  “mesleki eğitim kalitesi”nde 97.sıra, “öğretimde eleştirel ve çözümleyici düşünme”de 100.(sonuncu) sıra ! “Teknoloji ve yenilik” altındaki “yıkıcı/yeni fikirlere kucak açan firmalar” alt göstergesinde ise 92. olunabilmiştir. Ülkemiz göreli ekonomik büyüklüğüne bağlı olarak “ölçek” göstergesinde ilk 20 ülke arasında yer alabilmesine karşın, “karmaşıklık” göstergesindeki sırası (42.) özgün üretimini geliştirmesi gerektiğini göstermektedir.

“İnsan kaynağı” ve “teknoloji ve yenilik” ögelerinde en üstlerde yer alan 10 lider ülkenin aynı zamanda “kurumsal çerçeve” göstergesinde de yüksek başarım gösterdikleri görülmektedir. Buna karşılık üretim temeli/geçmişi olanlar grubundaki ülkelerin en kötü oldukları alanlar “kurumsal çerçeve”, “insan kaynağı”, “teknoloji ve yenilik”tir.

“Kurumsal çerçeve”nin devletin üretim ve teknoloji dönüşümünü destekleyici strateji ve yasal düzenlemeleri geliştirmesini ve “hukukun üstünlüğü”nü içerdiği göz önüne alındığında, ülkemizin sıralamadaki yerine (64.) şaşırmamak gerek.

Lider ülkeler “üretim karmaşıklığı” ögesinde yüksek başarım gösterirken, ülkemizin de içinde bulunduğu üretim temeli olan ülkeler grubu daha çok üretim yapısının “ölçek” alt göstergesinde yeterli gözükmektedirler. Bu ülkeler, üretim sürücüleri (“insan kaynağı”, “teknoloji ve yenilik”, “kurumsal çerçeve” vb.) ögelerinde ilerleme sağlayamazlarsa geleceğin teknoloji-üretim dünyasına yetişememe ve “erken sanayisizleşme” riski ile karşılaşabileceklerdir.

Yukarıdaki verilerin ışığında, ülkemizin geleceğin üretimine hazırlanabilmesi için “teknoloji ve yenilik” kapasitesini artırırken, “üretim karmaşıklığı”nı geliştirecek yüksek teknoloji üretimine yönelmesi, eğitim kalitesi ve eleştirel-özgür düşünce ortamı ile birlikte “insan kaynakları” yeteneklerini geliştirmesi, “kurumsal çerçeve”leri oluşturması olmazsa olmaz ön koşullar olarak ortaya çıkmaktadır.

Üretimin geleceğine hazır olmadan, salt sayısallaşma (dijitalleşme) ile dönüşüm kervanında yer alabilmek bir hayaldir. Hazır olabilmek ise ülke çapında; üretim yönetimi, teknoloji ve yenilik yönetimi, proje yönetimi vb. yetkinliklerimizin ölçülerek değerlendirilmesi ve üretim dönüşümüne giden yolda gerekli iyileştirmelerin yapılması ile sağlanabilecektir.

Kaynakça:
(1)    Readiness for the Future of Production Report 2018, WEF

* "Herkese Bilim Teknoloji" dergisi 13 Nisan 2018 tarihli sayısında yayınlanmıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder